Hz. Aişe ve Üç Önemli Olay

GÜVENMEYİ VE GÜVEN VERMEYİ ÖĞRETEN KADIN:HZ.AİŞE 

Hz. Ayşe’ nin hayatında 3 önemli hadise ön plandadır. 

- Evlilik yaşı 

- İfk hadisesi 

- Cemel vakası 

Üç olayda da Müslüman kadının hayat içindeki halleri vardır. 
Bu haller karşısında Hz. Muhammed (s.a.v)’in takındığı tavırlar vardır. 
Tüm bunlardan Hz. Ayşe’nin şahsında hayat içindeki yerimizi konumlandırırız. 
Bu olaylar aslında tüm İslam tarihi açısından bakıldığında çok ön planda olan olaylar değillerdir... 
Bununla beraber kadının hayat içerisindeki konumu açısından önemlidir. 


--- EVLİLİK YAŞI MESELESİ --- 

Hz. Ayşe’nin evlendiğinde 9 yaşında olduğu şeklinde gelen rivayetler vardır. 
Bundan yola çıkarak Hz. Muhammed’e dil uzatanlar olmuştur. 
Oluyor , ve olacaktır…. 
Biz burada yaşının küçüklüğü yada büyüklüğü üzerinde durmak kadar bu konuyla ilgili olarak şunu söyleyebiliriz. 
Hz. Muhammed (s.a.v) evliliği ile ilgili yaşadığı çağdaki insanlardan bir reddiye gelmemektedir. 
(Ebu Leheb,Ebu Cehil her konuda Resullulah’a muhalefet ederken bu durumla ilgili hiçbir muhalefette bulunmamışlardır.) 
Sadece aracı olan (dünür) hanıma Hz. Ebubekir 
-biz kardeş gibiyiz olur mu?- 
diye sormuştur .Ve aracı hanım bu soruyu Hz.Muhammed’e iletmiştir. 
Hz. Muhammed (s.a.v) Hz.Ebubekir’le sadece dostluktan kaynaklanan bir kardeşliği olduğu ve bunun da nikaha engel olmadığı şeklindeki tavrı sonucu nikah gerçekleşiyor. 
Hz. Muhammed’e düşman olan Mekkeli müşrikler öldürme planı yapacak kadar ondan nefret etmelerine rağmen Hz.Aişe ile evliliğine tek laf etmemişlerdir. 
Daha sonraki dönemlerde özellikle ahir zamandaki bakış açılarımızla baktığımızda bazı akıl sahipleri!!!! 
Hz. Muhammed (s.a.v) sapık muamelesi yapacak kadar ileriye gidiyorlar. 
DİKKAT EDİN 
MÜŞRİK YADA YAHUDİLERDEN BAHSETMİYORUZ !...) 

Yaş meselesinde Hz. Aişe’nin yaşı 9 mudur? 
18 midir ? 
diye bakmak yerine bu hususa dikkat çekmek istedik. 
Biz ahirzaman insanları Hz.Peygamber’e dil uzatabilecek kadar Peygamberimizi tanımıyoruz. 
Hz. Peygamber’in evliliklerini sadece kendi paradigmalarımıza göre değerlendiriyor. 
Zaman şartlarını ve geleneklerini bilmeden iftira atıyoruz. 
Yaşının 18 olduğu rivayet edenler Hz. Esma’nın hicret yaşından yola çıkarlar. 
Yaşının 9 olduğunu rivayet edenler ise; 
Hz. Ayşe’nin “ ben İslam içinde doğdum ve yetiştim” sözünden yola çıkarlar. 
Böyle olunca da Hz. Ebubekir’in Hz.Aişe’nin annesi ile evliliği ilk vahiyden sonra gerçekleşmiştir. 
Vahiyden Hz.Muhammed’in Hz.Aişe ile olan evliliği arasında geçen zaman 9 sene olarak hesaplanır.Bunun sonucu olarak 9 yaşında olduğu rivayetleri bize ulaşır. 
Bu konuda bizim için önemli yaşının 9 veya 18 olması değildir. 
Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hz. Aişe 9 mutlu yıl geçirmiştir. 
Ve önümüze 2210 hadis rivayet eden bir İslam kadını vardır. 
Hz. Ayşe ile ilgili şöyle bir tesbit vardır. 
“ Hz. Ayşe çekirdekten yetişme idealist bir Müslüman dır…” 
Bu İslam kadını ile aramızdaki fark nedir ? 
diye kendime sordum 
Bizde çekirdekten Müslüman’ız… 
Elhamdürillah müslümanız... 
Bir türlü idealist olamadık. 
Zaten idealist olma gereği de duymadık 
İşte asıl bizi ilgilendiren burada 9 veya 18 yaş hangisi olursa olsun. 
Hz. Muhammed’ e eş olabilecek çekirdekten yetişme bir Müslüman 
Ve o kız 9 yaşında 
Kızlarımız 9 yaşımızda daha ne olduğunu bilmiyor. 
18 yaşında ise hangi pop yıldızının peşinde 
Hz. Ayşe 9 yaşında Hz.Muhammed’e eş olabilecek kabiliyette yetişmiş örnek Müslüman 
Peki biz nerdeyiz? 
Yaş ile ilgili son olarak söyleyebileceğimiz o günkü şartlarda müşrikler bile yaşı mesele etmemiştir. 
Üzerinde durmamışlardır. 
(Şartlar gereği laf edilecek bir mesele olsaydı. Kesinlikle Ebu Leheb bu fırsatı kaçırmazdı.) 
Bize ne oluyor…. 

Hz. Muhammed’in (s.a.v) gerçekten peygamberimiz olduğuna iman ediyor muyuz? 
Hz. Ayşe üzerinde Hz.. Muhammed (s.a.v) dil uzatmak isteyenlere deriz ki; 
Bu bir evlilikti. 
Aile müessesesi kuruldu. 
Bu evlilik 9 mutlu yıl sürdü. 
Hz.Peygamber’in vefatı ile sonlandı. 
Huzurlu örnek bir aile modeline zina muamelesi yapmak niye? 
(ki zinaya ahir zamanın Müslüman kılıklı insanları evlilikten daha sıcak bakıyor affet Allah’ım bilmiyorlar…) 


---İFK HADİSESİ--- 

İfk olayından öncede Zetul Ceyş denilen yerde mola verilince Hz.Aişe’nin gerdanlığı kaybolur. 
Hz.Aişe’nin gerdanlığını müslümanlar ararken zamanın geçmesi ve bu arada su da bulunamaması ve sabah namazının vaktinin geçmesi olayı vardır. 
Ve bu olay aracılığı ile müslümanlara teyemmüm ayetleri iner. 
Hz. Ayşe ile Allah müslümanlara bir kolaylık nasip eder. 
Bundan bir süre sonra yine bir sefer sırasında ihtiyacını gidermek için devesinden iner. 
Hz.Aişe’nin devesinin üzerindeki hevdecte olduğu sanılarak hareket edilir. 
Yola devam edilir. 
Hz. Aişe ihtiyacını giderip geri döndükten sonra ordunun gittiğini anladı. 
Ve olduğu yerde bekler. 
Çünkü ordunun onun yokluğunu fark edeceğini veya arkadan kalan eşyaları toplayan görevlinin geleceğini tahmin ettiği için bekler. 
Bu arada arkada kalan eşyaları toplayan görevli Hz. Ayşe’yi fark eder. 
Ve Hz.Aişe’de alarak orduya yetişir. 
Bu olay münafık biri tarafından dillere dolanır. 
Bu olay Medine de fısıltı gazetesi yoluyla yayılır. 
Olayın tarihi süreci yukarda ki gibidir. 
Ve tüm İslam tarihi kitaplarında ayrıntılı olarak vardır. 
Biz bu süreç içerisinde olan olaylardan çok bireylerin duruşlarına bakmaya çalışacağız. 
Hz. Ayşe olayı ilk anda fark etmez.Çünkü bu sefer sonrası bir süre rahatsızlanır. 
Rahatsızlığı sırasında Hz. Muhammed’in sadece “nasılsınız ” sorusu onu şüphelendirir. 
Hz.Aişe kendisine karşı daima alakalı ve ilgili olan Hz.Muhammed’in bu tavırlarını anlayamaz. 
Neler olup bittiğini de tam olarak algılamaz. 
Çünkü hastalığı onu zorlamıştır.. 
Bu ortamdan bir süre ayrı kalmak ve ne olduğunu anlayabilmek için baba evinde dinlenmek ister. 
Hz. Muhammed ( s.a.v)’ten izin ister. 
İzin verilir. 
İznin verilmesi onu daha da şaşırtır. 
Hz. Ebubekir’in evinde iken olayın teferruatlarına hakim olur. 
Bu olayın teferruatlarına hakim olunca hem hastalığı artar. 
Hem de yıpranır. 
Lakin ne bir isyan ne bir tepki sadece Rabbine sığınır. 
Ebubekir ve Ümmü Ruman üzgündür. 
Anne ve baba çok üzgündür. 
Ama sabırla beklerler. 
Kızları ve damatları için hayır duada bulunurlar. 
Suçlamazlar kimseyi damatlarına kızmazlar. 
Kızlarına ne yaptın sen demezler. 
Silaha sarılmazlar. 
Onlar teslim olmuş iman etmiş iki bireydir. 
Bu arada Hz. Muhammed (s.a.v ) söylentilere inanmaz. 
Sadece olayın büyümesi ve toplumsal bir hal almasından dolayı olayı yakınlarıyla istişare eder. 
Olayın büyümesi ve iftira olayının toplumsal bir mesele olması sebebiyle çözüm için bir şeyler yapmak için diğer eşi Hz.Zeynep başta olmak üzere birkaç sahabe ile konuşur. 
Çünkü bu fitnenin yol açabileceği olaylar tüm ümmet için bir örneklik teşkil edecektir. 
Hz. Muhammed Hz. Zeynep’e sorulduğunda Hz. Ayşe’de 
“iffet ve hayrından başka bir hiçbir şey görmediği” cevabını alır. 
Diğer istişare ettiği sahabeler Hz.Ali ve Hz.Zübeyr’de aynı şeyleri söylerler. 
Hz.Ali Hz.Aişe’nin yardımcısının fikrinin alınmasını önerir. 
Ve yardımcıda Hz.Aişe’ye kefildir. 
Burada Hz.Ayşe’nin şahsında bir Müslüman’ın hem güven veren hem de güvenilen olması gerektiğini anlıyoruz. 
Sahabeler Hz. Ayşe’ye güveniyordu. 
Bununla birlikte Hz.Aişe güven veren bir şahsiyetti. 
Hz. Muhammed’e inen ayetler Nur süresi 10’dan 20’ye kadar 
Tüm müslümanların toplumsal açıdan ümmetin zina ve iftira ile ilgili alacağı tavırların sınırlarını çizer. 
Hz.Aişe’nin şahsında bu olayla müslümanların hem güven veren hem de güvenilir şahsiyetler olması gerektiğini öğreniriz 
Hz. Ayşe güven vermişti. 
Hz. Muhammed güvenmişti. 
Sorması ve meseleyi araştırması bu olayın bireysel değil toplumsal olmasıyla alakalıydı. 
Olay bizimle alakalı ise; sormalıyız. 
Olay bizimle alakalı ise; soruşturmalıyız. 
Birbirimize güvenmeliyiz 
Birbirimize güven vermeliyiz. 
Nur suresindeki ayetlerin vahyinden sonra gelişen olay da ilginçtir. 
Ayetlerle iftiraya uğradığı bildirilen Hz. Ayşe’ ye babası Hz.Ebubekir’in 
“Hz. Muhammed’e teşekkür et” şeklindeki sözüne verdiği cevap 
“ beni temize çıkaran Allah’a hamd olsun ” dur. 
İfk olayında sabırla bekleyen kendisine atılan iftira olayında gerçeği ayetlerle ortaya çıkaran Rabbine teşekkürü ile ; 
Hz. Aişe bir tevhid temsilcisiydi. 
İfk hadisesi ile Hz. Aişe üzerinden Hz. Muhammed (s.a.v) yıpratılmıştır. 
Cahiliye aile temeline saldırı da bulunmuştur. 
Bizler Hz.Muhamme’de dil uzatan zihniyetten ne kadar uzağız? 
Ahirzamanda gerek bilgisizlikten, gerek peygamber sevgisi eksikliğinden gerekse sırf müslümanların aklını karıştırmak için Hz.Peygamber’e Hz.Aişe üzerinden dil uzatan birçok insan vardır. 
Bizim duamız bu dil uzatanların mazeretlerinin Allah katında geçerli olmasıdır. 
Çünkü mazeretleri geçerli değilse yaptıkları iftiradır. 
Onlara tavsiyemiz Nur suresi 10 ‘uncu ayetten 20 ‘e kadar ayetleri meal ve tefsir anlamında tekrar tekrar okuyup mazeretlerini bu ayetler ışığında gözden geçirmelidir. 
Hz. Muhammed çifti çok ağır bir iftira olayından sonra bile evliliklerini sürdürmüştür. 
Allah onların şahsiyetinde tüm ümmete aile müessesesinin temellerinin sağlamlığının ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. 
Aile temellerini sağlam kuranlar ilişkilerine ve kendilerine yalan bulaştırmayan şahsiyetlerin evlilikleri sarsılabilir. 
Bu bir imtihan sürecidir. 
Ve imtihan sürecinde kazananlardan olunabileceği ve evliliğin kaldığı yerden devam edebileceğini bize öğretmişlerdir. 



--- CEMEL VAKASI --- 

Hz. Ayşe’nin zor bir imtihanıdır. Cemel olayı….. 

Sosyal bir şahsiyet olmasından dolayı Hz.Aişe ilimde ve siyasi alanda her zaman sorumluluk almıştır.Aldığı bu sorumlulukların neticesi ; Cemel olayı…. 
Cemel olayının tam anlamı ile kavramak için Hz. Osman döneminin incelenmesi gerekmektedir. 
Hz. Ayşe şahsiyet olarak Hz. Ebubekir, Hz.Ömer ve Hz.Osman zamanın da fetva makamlarından biriydi. 
Fetva merkezi ya da başvurulan Hz. Ayşe hali onun sosyal sorumluluk bilinciyle açıklanabilir 
Bir çok bilgi ona sorulurdu. 
Bir çevresi ve müslümanlar üzerinde etkisi vardı. 
Hz. Ayşe sosyal olaylar karşısındaki sorumluluklarına hayatının hiçbir döneminde kayıtsız kalmamıştır. 
Hz. Osman’ın şehit edilmesi ( 40 günlük ev hapsinden sonra ) ve bunun sonucu ortaya çıkan sıkıntıların olduğu bir dönemde Hz. Ayşe’nin olayların içinde olmaması düşünülemez. 
İlmi açıdan ve sorumluluk bilinci olması açısından bakılırsa Hz.Aişe’nin Cemel olayının içinde olması daha kolay anlaşılır. 
Onun derdi Hz.Ali’ye hesap sormak değildi. 
Sadece bir an önce Hz.Osman’ın kanını akıtanların yakalanmasını istiyor. 
Hz.Osman’ın katedilmesinin hesabının sorulmasını istiyordu. 
Hz.Ali ise halifeydi. 
Onun derdi de Hz. Osman’ın hesabını sormaktı. 
Yanlız halife olmanın verdiği sorumlulukla daha da dikkatli bir yol izlemekteydi. 
Hz.Aişe Hz. Osman’ın şehit edildiği dönemde Mekke de idi. 
Hac için 
Hz. Osmanın başına gelenlerden sonra Medine’ye dönmeye karar verdi. 
Olaylar tam bir kargaşa ortamında gelişiyordu. 
Hz.Osman’ın şehit edilmesinin asıl sebeplerinden biri de buydu. 
Kargaşa çıkarmak ortalığı bulandırmak müslümanları birbirine kırdırmaktı. 
Münafıkların kurduğu kumpasta maalesef Hz. Ali ile Hz.Talha,Hz.Zübeyr ve Hz.Aişe taraf oldular. 
Ve sorunlar kargaşa içinde kolay çözülemiyordu. 
Hz. Aişe bir an önce Hz. Osman’ı şehit edenlerin bulunmasını ve cezalarının verilmesi halifeden talep ediliyordu. 
Halife Hz. Ali’de katillerin cezalarını vermek için çaba harcıyordu. 
Halife olmasının sorumluluğu ile daha sakin bir şekilde durumu netleştirerek katillerin cezalandırılması için uğraşıyordu. 
Kargaşanın daha da karmaşık hale gelmemesi için uğraşıyordu. 
Bir halifeye uygun çözümler bulmak için uğraşırken kaostan beslenen münafık grublarda boş durmuyor. 
Ortalığı daha da karıştıracak dedikodular üretiyorlardı. 
Medine de Hz. Aişe’nin etrafında toplanan gruba Hz.Talha ve Hz.Zübeyr’de iştirak etmişti. 
2 taraf olmuştu. 
Hz.Talha ve Hz.Zübeyr Hz.Ali’ye biat etmişlerdi. 
Bununla beraber Hz.Osman olayı ile ilgili de Hz. Ayşe gibi düşünüyorlardı. 
Bu arada Şam valisi Muaviye de Hz. Ali’ye hesap sorma derdine düşmüştü. 
Bu yüzden Hz. Ali önce Hz. Aişe ile aralarında ki iletişimsizliği halletmenin en önemli meselesi olduğunu biliyordu. 
Ve tüm mesaisini buna harcıyordu. 
Bu arada da münafıklar da boş durmuyordu. Fitne kazanı kaynıyordu. 
Tüm bunlar iki müslüman orduyu karşı karşıya savaşır hale getirdi.Hz. Ali ve Hz.Ayşe arasında ki fikir ayrılığı savaşla sonuçlanmıştı. 
Ve savaş sonunda iki taraf da kayıplar mevcuttu. 
Hz.Aişe daha sonra Hz.Ali ile aralarında yaşanan olayı anne-evlat anlaşmazlığı olarak tanımlamıştır. 
Hz.Ali’de bu tanımlamayı onaylar tarzda davranarak Hz.Aişe’yi Medine’ye göndermiştir. 
Bu olay daha da detaylı bir şekilde incelenebilir. 
Lakin bu tarih bilgisi üzerine yorum tek başına Cemel olayı üzerinden yapılamaz. 
Ondan önce geçen 3 halife ve devletin geçirmiş olduğu süreçler içinde Cemel vakası okunmaya çalışmalı ki aslında bu bir okuma değil sadece anlamadır. 
Biz tarihin tekerrür etmemesi için Cemel vakasını okuyabilirsek Cemel vakaları tarzı olaylar tekrarlanmaz. 
Zaten aslında tarih tekerrür etmez. 
Tekerrür eden insandır. 
İnsanlar tekerrür ettiği için,gelişmediği ve tarihten ders almadığı için tarih tekerrür eder. 

Yorum Gönder

 
Top