ABDULLAH İBN ZÜBEYR
Sahâbî. Hicret’ten sonra, 622 milâdî yılında, Medine yakınındaki Kûba’da doğdu. Babası Zübeyr b. Avvâm, Cennetle müjdelenen on kişiden (Aşere-i Mübeşşere*) biridir. Annesi, Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ’dır. Teyzesi, Mü’minlerin annesi Hz. Âîşe’dir. Babası tarafından babaannesi Safiyye, Rasûlullah’ın halasıdır.
Medine’de muhâcirlerden ilk doğan çocuk Abdullah b. Zübeyr’dir. Bu doğuma muhâcirler bir hayli sevinmişti. Çünkü Medine Yahûdileri “Muhâcirlere sihir yaptık, çocukları olmayacak” diye ortaya fesat saçıyorlardı. Abdullah doğunca Yahûdilerin yalanı ortaya çıktı. Doğumu Rasûlullah Efendimiz haber aldı. Dua edip, adını Abdullah, künyesini Ebû Bekir koydular. Ayrıca Ebû Hubeyb diye diğer bir künye ile de tanınır.
Yedi yaşında iken babası tarafından Peygamber Efendimize getirilerek O’na bey’at* etme şerefine kavuştu. Hz. Ebû Bekir devrinde çocukluğunu atlattıktan sonra Hz. Ömer devrinde henüz oniki yaşlarında iken babası ile Yermük Savaşı’na gitti. Muharebe yerinde babası O’nu sahâbeden birine emânet ederek savaşa katıldı. Abdullah b. Zübeyr de, babasını at üzerinde savaşırken seyretti. Dört yıl sonra da (M. 639) babası ile birlikte Amr İbn el-Âs kumandanlığında Mısır fethine katıldı. M. 649 senesinde Afrika’da Abdullah b. Sa’d ile Tunus fethine gitti. Bu savaşta üstün Bizans kuvvetleri karşısında kahramanca savaşıp Roma bölge valisi Gregor’u öldürerek zaferin kazanılmasında büyük rol oynadı. Otuz yaşında, Saîd İbn el-Âs kumandasındaki orduyla Horasan seferinde bulundu. Aynı yıl içinde Hz. Osman tarafından Kur’ân-ı Kerim’in çoğaltılması için toplanan ilmî heyete katıldı. Hz. Osman şehid edildiği gün, âsilere karşı gayretle müdâfaa edenlerden idi.
Abdullah b. Zübeyr, Hz. Muâviye’nin vefatından (M.680) sonra yerine geçen oğlu Yezid’e bey’at etmedi. Hz. Hüseyin* ile birlikte Mekke’ye geldi. Bu arada Yezid tarafını tutan baba bir kardeşi Amr b. Zübeyr’in kumanda ettiği bir ordu Mekke’ye hücum etti. Abdullah bu orduyu mağlup etti. Ordu kumandanlarının çoğunu esir aldı. Yezid’le rekâbetten çekindiği için Hz. Hüseyin’e, Kûfe’ye gitmesini tavsiye etti. Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehid olduğunu işitince Yezid’in adamlarını Hicaz’dan çıkararak hilâfetini ilân etti. Mekke ve Medine, Hicaz halkı kendisine bey’at etti.
İki yıl sonra Yezid’in adamları Medine-i Münevvere’yi ele geçirdiler ve Mekke’yi muhasara ettilerse de tam bu sırada Yezid’in ölümüyle taraftarları Şam’a döndüler.
Mısır ve Şam dışında İslâm devletinin diğer bölgeleri olan Hicaz, Yemen, İran, Irak ve Horasan halkı Abdullah b. Zübeyr’e bey’at etti. Hz. Abdullah dokuz yıl Mekke’de halifelik makamında bulundu. Hilâfeti zamanında Emeviler ateşe verilen Kâ’be-i Muazzama’yı* yeniden yaptırdı. Hacerü’l-Esved’in kırılan parçalarını toplatıp bir gümüş çerçeve içerisine yerleştirerek Kâ’be’nin içine aldırttı. Daha sonra Emevî hükümdarı Abdülmelik b. Mervan, Kâ’be’nin bir duvarını yıktırarak yeniden yaptırdığı ve Hacerü’l-Esved’i eski yerine koyduğu için bugünkü Kâ’be’nin üç duvarı Abdullah b. Zübeyr’in, bir duvarı da Abdülmelik b. Mervan’ın yapısıdır.
Mîlâdî 684′te Abdülmelik b. Mervan Emevîlerin başına geçince Abdullah’ın kardeşini Irak’ta öldürttü. Haccac kumandasında bir orduyu Mekke’ye gönderdi ve Mekke’yi kuşatıp tahrib etti. Muhasara altı aydan fazla sürdü. Abdullah’ın yiğitçe müdâfaasına rağmen iki oğlu ve yakınları Haccac’a teslim oldular. Abdullah’ın taraftarları dağıldı. Uzun muhâsaranın sonlarında tavsiye ve duasını almak için annesini ziyarete gelen Abdullah’a annesi: “Savaşa devam et, ya şehid olursun, ya zafer kazanırsın. Ben de acın olursa sabreder, zaferin olursa sevinirim” diye dua etti. Bir gün sonra İbn Zübeyr “Makam” denilen yerde iki rekat namaz kıldıktan sonra yeniden harbe girdi. Mancınıktan atılan bir taşla yaralandı. Kanlar içinde kıvranırken Abdülmelik İbn Mervan’ın adamları üzerine atılarak onu şehid ettiler. Şehid olduğunda yetmişüç yaşındaydı.
Abdullah b. Zübeyr, Ashâb-ı Kiram’ın tefsir, hadis ve fıkıh âlimlerinden ve “Abâdile”* dendir. Küçük yaşından beri Peygamber efendimizin dualarıyla yetişen ve Cennet’le müjdelenen babasının yanında cihada katılan Abdullah b. Zübeyr, kahramanlık ve cesaretiyle birlikte çok ibâdet ederdi. Gündüzlerini oruçla, gecelerini ibâdetle geçirirdi. Namazda o kadar çok vecd ile huzura dalardı ki ‘kıyam’da uzun müddet kalır, secdeye dalıp giderdi. Babası Zübeyr b. Avvam, onun hakkında: “İnsanların arasında Ebû Bekir es-Sıddık’a en çok benzeyendir.” demişti. O, sağlam karakterli, dürüst, cesaretli, engin iman sahibi biri idi. Her girdiği muharebede cihad inancıyla kahramanlık gösterip başarıya ve zafere ulaşmıştır. Peygamber efendimiz, Habeşistan hükümdarı Necâşi’nin kendisine hediye ettiği ‘harbe’yi (kısa mızrak) her zaman komutan âsâsı gibi yanında taşır, namaz kılarken sütre olarak önüne koyardı. Dört halife de bu ‘harbe’yi yanlarında taşıdılar. Daha sonra bu harbe Hz. Peygamber’in emaneti* olarak Abdullah b. Zübeyr’in eline geçti ve şehid oluncaya kadar onu yanından ayırmadı.
Hz. Osman zamanında Kur’ân-ı Kerim’in tanzim ve çoğaltılması için kurulan heyette gayretle ve başarıyla çalışmıştır. Abdullah b. Zübeyr hilâfeti zamanında, Mekke-i Mükerreme’de, İslâmî devrin; bir yüzünde “Allah, vefâkâr ve adâletli olmayı emretti”, diğer yüzünde “Muhammedü’r Rasûlullah” yazılı yuvarlak ve gümüş bir para bastırdı.
Abdullah b. Zübeyr, Peygamber efendimizden doğrudan doğruya hadis rivâyet etmiştir. Ayrıca babasından, dört halifeden, Âişe’den, Süfyan b. Ebû Züheyr es-Sakafit’den hadis nakletmiştir. Kendisinden de kardeşi Urve, Ebû Ziban, Atâ, Tâvus, Amr b. Dinar ve birçok değerli İslâm âlimleri hadis rivâyet etmişlerdir. Onun tarafından rivâyet olunan ve “Sahihayn” * diye anılan Buhârî ve Müslim’de otuzüç hadis-i şerif mevcuttur. Ayrıca, bu otuzüç hadis tümüyle Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde mevcuttur.